Sanal Gerçeklik Teknolojisinin Yarattığı Hukuki Sorunlar

İnternet çağının çocuklarıyız biz! Peki sanal gerçekliğin yarattığı sorunları biliyor muyuz?9 min


72

İnternetin keşfiyle başlayan teknoloji çağının çocuklarıyız biz ! Öyle ki bu teknoloji, şu an bu yazıyı size ve diğer pek çok insana ulaştırmama olanak sağlıyor. Bilgiye ulaşmak ve bildiklerimizi aktarmak için web sitelerini, blogları, elektronik kitapları takip eden bizler; en yakın arkadaşımız olan sosyal medya hesaplarımız ve en büyük sırdaşımız cep telefonlarımızla hayatımızın kontrolünü teknolojik ürünlere bırakmışken; ‘’Akıllı telefonlar hayatımıza girdi, dostluk bitti.’’ konulu tartışmaları X kuşağına bırakalım ve geleceğimizi şekillendirecek bu teknolojiyi tanıyalım.Epey büyümüş teknolojimizin yeni doğurduğu yapay zekalı bebeğini -sanal gerçeklik kavramını- hukuki bakış açısıyla inceleyelim.

Beş duyu organımızın sanki başka bir evrendeymiş gibi hissetmesini sağlayan ve bizi içinde bulunduğumuz dünyadan alıp götüren sanal gerçeklik teknolojisinin günümüzdeki en yaygın araçları sanal gerçeklik gözlükleri. Fakat bu gözlükler beş duyu organımızdan sadece ikisini (görme ve duyma) kullanmakta. Diğer duyu organlarımızı, sanal evrende kullanmamızı sağlayan teknolojiler de mevcut fakat henüz pek yaygın değil. Sanal gerçeklik gözlüklerine takılan koku maskeleri; yüzlerce kokuyu sanal gerçeklik dünyasında simüle ederken ve esen rüzgarı, ortamın serinliğini bile hissetmenize olanak sağlarken, eldivenler ise bir nesneye dokunduğunuzda kuvvet geri bildirimi yaparak gerçekçi bir sanal evren deneyimi yaşamanızı mümkün kılıyor.

GERÇEK ÇOK ISRARCI OLSA DA SADECE BİR YANILSAMADIR-ALBERT EİNSTEİN  

Yakın zamanda ülkemizde de kullanılması beklenen 5G teknolojisi ile nesnelerin interneti yaygın hale gelecek. Evdeki en küçük eşyanızın bile internete bağlanmasını mümkün kılacak bu teknoloji sayesinde nesneler birbirleriyle kolaylıkla etkileşime girebilecek ve veri akışı çok daha hızlı bir şekilde sağlanabilecek. 5G teknolojisinin sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik uygulamalarını da popüler hale getireceği söyleniyor.Sanal gerçekliğe geçtiğimiz bir dünya düzeninde sorun; bu gerçekliği kimin kontrol edeceği, kuralları ve sınırları kimin belirleyeceği, kimin etik değerleri çerçevesinde hareket edeceğimiz… Evrende var olan maddeyi ve enerjiyi duyu organlarımızla algılıyor, yorumluyor ve kendi gerçeğimiz yapıyoruz. Yeni sanal dünyada ise gerçekliğimize elektronik cihazlar ve robotlar eşlik edecek. Onlara karşı ileri sürebileceğimiz yeni haklarımız olacak.Her hak bir sorumluluk doğurur ve bu sanal evrende sorumlulukların sınırının iyi çizilmesi, karşılaşabileceğimiz etik ve hukuki problemleri çözümlememizde kilit rol oynayacak. 

GÖRDÜKLERİNİZİN YALNIZ YARISINA İNANIN,DUYDUKLARINIZIN HİÇBİRİNE – EDGAR ALLEN POE

Deepfake (derin sahte) teknolojisi herhangi bir kişinin el, ses, vücut ve yüz verilerini kullanarak gerçek zamanlı olarak başka birisinin konuşmalarını, hareketlerini bir ortama aktarmayı mümkün kılıyor. Bu sayede bir insanın yüzünü başka bir insanın yüzüyle değiştirebiliyor ve o kişinin mimiklerini, dudak hareketlerini de tanımlayarak gerçeğinden ayırt edilemeyecek videolar üretebiliyorsunuz. Deepfake videosunu yapmak istediğiniz kişinin ne kadar çok resim ve videosuna sahip olursanız transformasyon da o kadar başarılı oluyor. Videoda konuşan kişi aslında başka bir kişi iken, yapay zeka sayesinde deepfake yaptığınız kişi konuşuyormuş gibi bir algı yaratabiliyorsunuz.  

Uygulamanın yarattığı en büyük tehlike bir kişinin hiç bulunmadığı bir ortamda, hiç söylemediği sözleri söylüyormuş gibi algı yaratarak o kişinin kişilik haklarına saldırıda bulunmak.2018 yılında Buzzfeed’in yayınladığı bir videoda deepfake teknolojisi kullanılarak Jordan Peele’nin konuşmaları Barack Obama tarafından yapılıyormuş gibi gösterildi. Donald Trump’a ağır eleştriler içeren videonun gerçekten Obama tarafından söylenmesi büyük bir kriz yaratacakken deepfake teknolojisinin ne kadar tehlikeli olabileceğine dikkat çekildi. 

Deepfake uygulamasının ilk mağdurları Hollywood ünlüleri olurken aslında sosyal medyada fotoğraf ve videolarını paylaşan her kullanıcı risk altında. Özellikle kişilerin yüzlerinin aktarılarak cinsel içerikli filmlerde kullanılması tehlikenin sinyallerini şimdiden veriyor. Pek çok siyasetçinin söylemediği şeyleri söylüyormuş gibi göstermek ve gerçek mi yoksa sahte mi olduğu anlaşılamayan videoların haber siteleri tarafından kullanılması, kamuoyunun yanlış bilgi almasına yol açıyor.

Farklı Ülkelerdeki Hukuki Düzenlemeler

Haberleşme hürriyetini ve bilgi edinme hakkını da ihlal eden bu sahte içerikleri yaymak ilk olarak 2019 yılında ABD’deki Virginia ve California eyaletleri tarafından suç olarak düzenlendi. Mevzuatta, deepfake teknolojisiyle ve kişilerin rızası dışında oluşturulan pornografik içerikler yasaklanırken, seçim sezonunda siyasi deepfake videolarının yayınlanmasının ve seçimlerin manipüle edilmesinin de önüne geçilmesi amaçlandı. Çin Siber Uzay Dairesi de geçtiğimiz yıl, deepfake ve sanal gerçeklik teknolojileri kullanılarak üretilen, ulusal güvenliği ve sosyal istikrarı tehdit eden videoların yayınlanmasını yasakladı. Deepfake videolara karşı kanunlarını güncelleyen ülkeler arasında İngiltere, Almanya ve Kanada da yer alıyor. 

Türkiye’de Başvurulabilecek Hukuki Yollar

İnternette paylaştığınız size ait her türlü resim, video, ses sizin kişisel verinizdir. Bu verilerin sizden izinsiz alınması ve paylaşılması dahi suç iken bu verileri kullanarak sizin hiç söylemediğiniz şeyleri söylüyormuşsunuz gibi gösteren videolar üretmek ve yayınlamak dijital sahteciliktir. Dijital sahtecilik suçu Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Fakat hukuk, gelişen teknolojiye uyum sağlamalıdır. Bu tarz bilgisayar programları arttıkça mevzuatımıza yeni yasal düzenlemelerin gelmesi kaçınılmazdır. Halihazırda Türk Ceza Kanunumuzda kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, yayılması 135. ve 136.maddelerde düzenlenmiştir.

TCK m. 135: “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”

TCK m. 136: “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Bir kimse sizin gerçek olmayan bir videonuzu yayınlayarak yakın çevrenizi, sizinle ekonomik ilişkilerde bulunan kişileri hileyle kandırıyor, maddi bir menfaat sağlıyorsa ‘’bilişim sistemlerini kullanarak dolandırıcılık’’ suçu meydana gelmiş olacaktır. Dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olarak kabul edilen bu suç için 4 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası söz konusu olabilecektir. (TCK m. 158)

Bir kimsenin sanki sizmiş gibi sahte bir video yayınlaması, videonun içeriği de göz önünde bulundurulmak üzere şeref ve itibarınızın zedelenmesine neden olacaktır. Bu, hiç şüphesiz kişilik haklarınızın ihlalidir. Doktrinde kişilik haklarının tam olarak bir tanımı yapılmasa da isminiz, resminiz, sesiniz, saygınlığınız, yaşam ve vücut bütünlüğünüz gibi sizin maddi ve manevi varlığınızı oluşturan her türlü değer kişilik haklarınız kapsamındadır. Bunlar, değeri para ile ölçülemeyen, manevi değeri olan haklardır. Herkese karşı ileri sürebileceğiniz mutlak haklardır. Kişilik haklarınızın ihlali durumunda TMK m. 24 ve 25’e göre hakimden, devam eden bir saldırı varsa bunun durdurulmasını talep edebilir, saldırı sona ermiş ise hukuka aykırılığın tespitini isteyebilirsiniz. Durumun şartlarına göre maddi ve manevi tazminat isteminde bulunabilirsiniz. Unutmamak gerekir ki tazminat bir ceza değildir, kişinin hukuka aykırı fiil nedeniyle malvarlığında veya ruhsal dünyasında meydana gelen zararı gidermenin bir yoludur. Böyle sahte bir içeriğin kişiye maddi ve manevi zarar vereceği ise çok yüksek olasılıklıdır. Dolayısıyla alacağınız tazminat ile, bu olay nedeniyle –varsa- malvarlığınızda yaşadığınız kaybı ve manevi dünyanızdaki tahribatı gidermeniz mümkün olacaktır.

5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesinde internet ortamında yapılan bir yayın nedeniyle kişilik hakları ihlal edilen kişinin başvurabileceği hukuki yollar belirtilmiştir. Buna göre; bu kişiler, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini isteyebilir. 

Kanunda içerik ve yer sağlayıcının tanımlaması ise 2.maddede yapılmıştır. İçe­rik sağ­la­yı­cı, in­ter­net or­ta­mı üze­rin­den kul­la­nı­cı­la­ra su­nu­lan her tür­lü bil­gi ve­ya ve­ri­yi üre­ten, de­ğiş­ti­ren ve sağ­la­yan ger­çek ve­ya tü­zel ki­şi­le­ri, yer sağ­la­yı­cı ise hiz­met ve içe­rik­le­ri ba­rın­dı­ran sis­tem­le­ri sağ­la­yan ve­ya iş­le­ten ger­çek ve­ya tü­zel ki­şi­le­ri ifade eder. Bir internet sitesinin içerik ve yer sağlayıcı bilgilerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun web sitesi üzerinden açık kaynaklı sorgulama yaparak ulaşmak mümkündür. 

Kişilik hakları internet ortamında saldırıya uğrayan kişinin talebi doğrultusunda hakim, bahsi geçen internet sitesinin erişimini engelleyebilir. Genel olarak sadece kişilik hakkının ihlal edildiği kısım erişime kapatılır. Fakat hakimin, URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi hâlinde internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine karar vermesi de mümkündür. 

Eğer söz konusu video; intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanmasını kolaylaştırma gibi suçlardan birini içeriyorsa vatandaşlar ihbarweb.org.tr adresinden şikayetlerini iletebilmektedir. Bu tarz bir videodan veya kayıttan dolayı mağdur olan kişi 5237 sayılı TCK’nin 245/A maddesi uyarınca, savcılığa suç duyurusunda bulunabilecektir. Ayrıca bu şekilde söylemediği sözler ve yapmadığı fiiller dolayısıyla zan altında bırakılan kişi, madde 267’de düzenlenen iftira suçuna göre de dava açabilecektir.

Sanal Gerçeklik Teknolojisi Sayesinde Ölen Yakınlarınızı Yeniden Görebilirsiniz

Şimdiye kadar anlattıklarımız, sanal gerçeklik teknolojisinin karanlık yüzleriydi. Peki bu teknolojinin sizi ölen yakınınızla yeniden bir araya getirebileceğini söylesem yine de karanlık görür müydünüz?  

Kulağa bir bilim kurgu filminden sahne anlatıyormuşum gibi gelse de yakın zamanda bu olay yaşandı. Güney Kore’de bir anne, 2016’da nadir görülen bir hastalık sonucu yedi yaşında hayatını kaybeden kızıyla sanal gerçeklik teknolojisi sayesinde “buluştu”. “Seninle Buluştum” adlı belgesel için prodüksiyon ekibi, sanal gerçeklik teknolojisini kullanarak anne Jang Ji-sung ile kızı Nayeon’u daha önce sık sık gittikleri bir parkta simülasyonla bir araya getirdi.(videosunu yazının sonunda bulabilirsiniz)  

Videoda bir çocuk mankenin görüntüleri üzerine Nayeon’un yüzü, vücudu ve sesi yerleştirildi. Nayeon’un sesi ve hareketleri kısıtlıydı.Fakat bahsettiğimiz Deepfake teknolojisi ve 5G sayesinde gerçek zamanlı olarak ölen yakınınızın görüntüsünü ve sesini kullanarak başka birinin konuşmasını, hareketlerini aktarmak ve birebir kaybettiğiniz kişi ile sohbet edebilmek mümkün olacak. Hatta ölen kişinin anılarını, nelere güldüğünü nelere üzüldüğünü de söylemeniz halinde o kişinin sanal uzaydaki canlandırması çok daha gerçekçi olabilecek. 

Bunun hukuki boyutunu tartışacak olursak; bir kimsenin sesi, görüntüsü vb. kişisel verisidir ve kişilik haklarının kapsamındadır demiştik. Hukukumuza göre kişilik, tam ve sağ doğumla başlar, ölümle sona erer. Dolayısıyla ölen yakınınızın resmini ve sesini kullanmak onun kişilik haklarına ihlal olarak nitelendirilemez. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 86.maddesine göre ise ölen bir kişinin resim veya portresi; yakınlarının izni olmadan ölümünden 10 yıl geçmedikçe teşhir edilemez. 

Gelecekte böyle bir uygulama hukuken cevaz verilebilir olsa bile, bunun etik ve psikolojik yönü son derece tartışmalıdır. Ölümle yüzleşen bir kişinin davranışlarını açıklayan Kübler-Ross modeline göre yas sürecinin beş aşaması vardır: İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Teknolojinin sunduğu bir imkan ile ölen yakınınızı tekrar görseniz ve onunla bir simülasyonda vakit geçirseniz bile makine kapandığı anda ölüm gerçeği suratınıza yeniden çarpacak ve bu beş aşamalı yas sürecini tekrar tekrar yaşamış olacaksınız. Bir düşünürün bu konu ile ilgili çok güzel bir sözünü söyleyerek yazımı bitirmek istiyorum. 

‘’Cehennem çok arzuladığın bir şeye kavuşamamaktır.Suyu içip içip kanamamak, hasretle kavrulmak, tutacakmış gibi olmak ama tutamamak, koşmak koşmak ama bir türlü varamamak…’’ 

Sanal evrenimizi, gerçek bir cehenneme dönüştürmememiz dileğiyle… 

Kaybettiği kızıyla vr teknolojisi ile buluştu

Kaynakça

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

72

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.