Adi Ortaklıkta Taraf Ehliyeti, Dava Ehliyeti ve Dava Arkadaşlığı

Bu çalışmada, ticari çıkar amacıyla bir araya gelerek kurulan ortaklıklardan tüzel kişiliği olmayan adi ortaklıkta taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava arkadaşlığı kavramlarını ele aldık.11 min


81

A. Adi Ortaklık

Hukuk düzeninin kişileri, ticari çıkar amacıyla bir araya gelerek ortaklıklar kurmaktadır. Bu ortaklıklar genelde tüzel kişilik olarak karşımıza çıksa da tüzel kişilik olarak değerlendirilmeyen ortaklıklar da mevcuttur. Adi ortaklıklar, tüzel kişiliği olmayan ortaklıklardır.

Adi ortaklığa ilişkin hükümler Türk Borçlar Kanunu’nun 620-649. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TBK m. 620/1 hükmünde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmelerdir” ifadesiyle adi ortaklık, bir sözleşme şeklinde tanımlanmıştır. Hükümden anlaşılacağı üzere adi ortaklığın beş adet unsuru bulunmaktadır. Bu unsurlardan kısaca bahsetmek gerekirse;

  • Kişi: Adi şirketler, fiil ehliyetine sahip en az iki kişi tarafından kurulabilir.
  • Sözleşme: Adi şirket sözleşmeleri herhangi bir şekle tabi olmayıp sözlü bir şekilde de kurulabilmektedir. Buna karşılık devri için şekil şartı olan mallar için adi şirket sözleşmesinin de bu şekil şartına uyması gerekir. Örneğin Kanun’da devri noterde yapılması şart koşulan motorlu bir taşıt adi şirkete sermaye olarak taahhüt edilecekse adi şirket sözleşmesinin de motorlu taşıt devrine uygun resmi şekilde yapılması gerekir.
  • Sermaye: Adi şirkete, iktisadi bir değeri olan her şey sermaye olarak getirilebilir. Taşınır ve taşınmaz mallar ile para dışında ticari itibar, sosyal sermaye gibi unsurlar da adi şirketlerin sermayesinde bulunabilir. Adi şirketlere getirilen sermaye, elbirliği mülkiyeti şeklindedir. Buna karşılık sözleşme ile paylı mülkiyet koşulları uygulanabilir.
  • Ortak amaç: Adi şirketler kanuna, kamu düzenine ve ahlaka uygun her türlü iktisadi amaç ile kurulabilir. Adi şirketler tüzel kişiliğe sahip olmadığından, ticari bir işletme olarak kurulduğu durumda şirketin bütünü değil, ortaklar ‘tacir’ sıfatını kazanırlar. Ortakların birbirinden ayrı amaçları olsa da burada önemli olan adi şirket açısından ortak bir amacın bulunmasıdır.
  • Ortak amaca yönelik çaba (Affectio societatis): Adi ortaklık sözleşmesinde kabul edilen amaca ulaşabilmek için ortakların süreklilik gösteren bir biçimde ortak amaca yönelik çaba göstermeleri gerekmektedir. Zira sözleşmeyle belirlenen ortak amacın gerçekleşmesi hedefi, ortaklar arasında sürekli bir borç ilişkisi meydana getirir. Ortak amaca yönelik çaba unsuru, ortakların tümüne tanınan denetleme hakkının ve ortakların rekabet yasağının temelini oluşturur. Bu açıdan adi ortaklık sözleşmesinin karşılıklı sözleşmelerden ayırıcı bir işlevi olduğunu söylemek de mümkündür.

TBK m. 620/1’de tanımlanan adi ortaklık sözleşmesi hükmünde belirtilmeyen önemli bir husus, adi ortaklığın diğer ortaklık türlerinden ayrı olarak tüzel kişiliğinin bulunmayışıdır. Doktrinde adi ortaklık tanımlanırken tüzel kişiliğinin bulunmaması özellikle belirtilir. Zira, bir ortaklık Kanun’da belirtilen şirket özelliklerini taşımıyorsa veya taşısa bile kurulana kadar adi ortaklık sayılmaktadır.

B. Adi Ortaklıkta Taraf Ehliyeti

Anayasa m. 36 hükmü uyarınca hak arama hürriyeti, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde tanımlanmıştır. Hakların ihlali durumunda mahkemelere başvurma imkanı bulunmaktadır. Taraf ehliyeti, mahkeme sürecinin gerçekleşmesi için dava şartı olarak aranmaktadır.

Medeni Usul Hukukunun önemli bir kavramı olan taraf ehliyeti, genel olarak “davada taraf olabilme yeteneği” veya “usul hukuku ilişkisinin öznesi olabilme ehliyeti” şeklinde tanımlanır.

Taraf ehliyeti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde “Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyeti kavramının usul hukukundaki karşılığı olarak düşünülebilir. Usul hukukuna göre yargı süreci sonucunda alınan bir kararın uygulanabilmesi için ilgili tarafın/tarafların hukuken kişi olarak kabul edilmeleri ve taraf ehliyetine sahip olmaları gerekmektedir. Sonuç olarak taraf ehliyeti, tarafların taraf olabilme ehliyetinin tespiti ile uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapılarak karar verilip verilemeyeceğini belirler. Taraf ehliyetinin eksikliği durumunda ise davanın esasına girilemez ve dava usuli bir kararla sonuçlanır.

Adi ortaklıklar, hukuk düzeninde kişiliği olmayan topluluklardandır. Adi ortaklıklarda, iştirak halinde (elbirliğiyle) mülkiyet söz konusu olup ortaklar borçlardan müteselsilen sorumludur. Bu esas dolayısıyla alacaklı ve borçlu karşısında muhatap olarak adi ortaklık değil, ortaklar kabul edilmektedir. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği ve hak ehliyeti bulunmaz. Dolayısıyla malvarlığına da sahip değildir; malvarlığının sahibi ortaklardır. Bu nedenle adi ortaklıkların taraf ehliyeti bulunmaz. Borçlulara karşı istisnai olarak adi ortaklık ortaklarının yetki tanıdığı yönetici taraf olma ehliyetine sahiptir. Alacaklılar ise taleplerinin konusunun ortaklardan birisi tarafından karşılanabildiği durumlarda yalnızca bu ortağa veya tüm ortaklara dava açabilir. TBK m. 638/3 hükmünce ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar. Nitekim ilgili Yargıtay kararlarında da adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı, yeni bir hukuki varlığa vücut veremeyeceği ve dolayısıyla meydana gelen topluluğun bir bütün olarak medeni hakları kullanma yeteneğinin olmadığı; sonuç olarak ortaklığın taraf ehliyeti bulunmadığı ve ortaklığı ilgilendiren haklar ve borçlar bakımından ortakların birlikte davacı ve davalı olarak katılmaları gerektiği belirtilmiştir. Bu kural icra takipleri ve ihtiyati tedbir talepleri için de geçerlidir. Yalnız ihtiyati tedbir talebinin bir istisnası olarak TTK m. 128/8 ile henüz kurulumunu tamamlamamış ve bu yüzden kurulumu tamamlanana kadar adi ortaklık sayılan anonim şirketlerin kurucu ortaklarının tek başlarına -ayni sermaye taahhütlerinin yerine getirilmemesi ile ilgili olarak- ihtiyati tedbir talebinde bulunabildiğini belirtmek gerekir.

Yine bir Yargıtay kararında, adi ortaklığı oluşturan ortakların tümünün dava açması, birlikte dava açılmadığı takdirde diğer ortaklardan muvafakat alınması, muvafakat vermeyen ortak olursa onun hakkında da dava açılması ve bu suretle taraf ehliyetinin tamamlanması gerektiği belirtilmiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki; adi ortaklıklarda tıpkı malvarlığının elbirliği ortaklığı gibi taraf ehliyetinin de elbirliği ile meydana gelmesi söz konusudur.

Yine uygulamada adi ortaklığa karşı açılan davanın adi ortaklığın bütünü yerine adi ortaklığı oluşturan her bir şirket/kişiye ayrı ayrı yöneltilmesi gerektiğini gösteren Yargıtay kararları mevcuttur. Zira tüzel kişiliğe sahip olmayan adi ortaklık taraf ehliyetini haiz olamayacağından davacı veya davalı olarak adi ortaklığı oluşturan ortaklar sorumlu tutulmaktadır.

Adi ortaklığın taraf ehliyetini haiz olmamasının istisnai durumları da mevcuttur. Örneğin idarenin hukuka aykırı olan veya bir zarar doğuran eylem veya işlemi için gerçek ya da tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklık kurumu taraf ehliyetine sahip olabilecektir. Bu durum, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 8.3.1979 tarih ve 1971/1 sayılı kararı uyarınca kabul edilmiştir. Bir başka istisnai durum ise Katma Değer Vergisi Kanunu m. 44 hükmü uyarınca adi ortaklık ortakları vergi borçlarından müteselsilen sorumlu oldukları için ortaklardan yalnız birinin vergi borcu hesaplamaları ile ilgili olarak vergi mahkemesinde tek başına dava açma hakkı, dolayısıyla taraf ehliyeti bulunmasıdır.Bununla birlikte adi ortaklık ortaklarının yöneticiye veya kayyıma vereceği özel yetki ile yönetici veya kayyım taraf ehliyetini tek başına tamamlayabilecektir. Yalnız burada yönetici veya kayyımın elinde bulundurduğu taraf ehliyetinin adi ortaklığın değil, adi ortaklık ortaklarının hepsinin olduğunu bilmek gerekir.

C. Adi Ortaklıklarda Dava Ehliyeti

Hukuk düzeninde uyuşmazlıkların çözümü temel olarak, hak arama özgürlüğü kapsamında, belirlenmiş yetkili ve görevli mahkemeler tarafından yani dava yolu ile çözülür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 51 hükmünde dava ehliyeti, “…medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre dava ehliyeti medeni hakları kullanma, yani fiil ehliyeti ile belirlenir. Yani hak ehliyetinin medeni usul hukukundaki karşılığının taraf ehliyeti olması gibi, fiil ehliyetinin karşılığı olarak da dava ehliyeti düşünülebilir. Gerçek kişiler için fiil ehliyeti, Türk Medeni Kanunu’nun m. 8 ve devam hükümlerinde düzenlenmiştir. Tüzel kişiler için ise fiil ehliyeti Kanun’un m. 49 hükmünde düzenlenmiştir.

Dava ehliyeti, 6100 sayılı HMK m. 114/1-d hükmünde sayılarak dava şartı olarak belirlenmiştir. Taraf ehliyeti, taraflarca ileri sürülmese dahi, mahkemece re’sen nazara alınır. Bununla birlikte dava ehliyetinin yokluğu, kesin olarak davanın reddini gerektirmez. Hakim, adi ortaklığı oluşturan ortakların teşkili için bir süre verir. Bu süre zarfında ortaklar davaya katılarak dava ehliyetini sağlamazlarsa dava usulden reddedilir.

Adi ortaklık, gerçek veya tüzel en az 2 kişiden oluşan ve tüzel kişiliği bulunmayan bir ortaklık türüdür. Tüzel kişiliği bulunmadığından dolayı taraf ehliyeti olmadığı gibi dava ehliyeti de yoktur.

İlgili Yargıtay kararlarında, adi ortaklıkların dava ehliyeti bulunmadığından davanın ortakların tamamı ya da yönetim ve temsil yetkisini haiz ortak tarafından yapılıp açılması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre yönetici veya temsilci olarak belirlenmiş kimse adi ortaklık ortakları adına dava ehliyetine sahip olacaktır. Adi ortaklık yönetimi TBK m. 625 hükmünde düzenlenmiştir. TBK m. 625/3 hükmünde ortaklığın olağandışı işlerinin yürütülmesi için bütün ortakların oybirliği olması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca TBK m. 637/3 hükmü uyarınca temsil yetkisine sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin bütün ortakların oybirliği ile verilmiş olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır. TBK m. 625/3 hükmünde geçen “olağandışı iş” kavramı Kanun’da belirlenmemiştir. Ancak TBK m. 630 hükmü uyarınca, yönetici ile diğer ortaklar arasındaki ilişkinin kanunda veya ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadıkça vekalet sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanacaktır. Vekalet sözleşmesi, TBK m. 502 ve devam maddelerinde düzenlenmiş olup, vekilin gerçekleştirmesi için özel yetkiyi haiz olmasını gerektiren durumlar TBK m. 504/3 hükmünde sıralanmıştır. Hükmün yönetici-ortaklar ilişkisine uygulanmasıyla yöneticinin dava açması için özel yetkiye sahip olması gerekir. Ancak TBK 625/3 hükmünde gecikmesinde sakınca olan haller için yönetici yetkili kılınmıştır.gecikmesinde sakınca olan hâllerde, bu konuda yönetici ortaklardan her biri yetkilidir. Doktrinde konuyla ilgili farklı görüşler olup uygulamada adi ortaklıkta olağandışı iş tanımlanırken TBK m. 630/3 ve 504/3 hükümlerine atıf yapıldığı görülmektedir.

D. Adi Ortaklıkta Dava Arkadaşlığı

Adi ortaklığın kişiliği bulunmadığı için taraf ve dava ehliyeti olmadığını anlatmıştık. Buna göre adi ortaklığa karşı açılacak davaların ortakların tamamı adına ve adi ortaklığın açacağı davaların da ortakların tamamı tarafından açılması gerekmektedir. Bu durumda adi ortaklık ortakları arasında zorunlu dava arkadaşlığından bahsedilecektir.

Bir muhakeme sürecinde, davada, davacı ve davalı olmak üzere iki taraf vardır. Hem davacı hem de davalı tarafta birden fazla kişi olması mümkündür. Bu durumda dava arkadaşlığı söz konusu olacaktır. Dava arkadaşlığı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57 ile 60. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Dava arkadaşlığı, mecburi ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere ikiye ayrılır. Mecburi dava arkadaşlığı, HMK m. 59 hükmünde “Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre mecburi dava arkadaşlığı, kanunlarda belirlenmiş olan elbirliği ortaklığı ile bölünemeyen hak veya borç üzerinde birden fazla kişinin tasarrufta bulunması halinde söz konusu olacaktır. Dava arkadaşlarının birlikte dava açmaları veya aleyhlerine birlikte dava açılması zorunludur.

İhtiyari dava arkadaşlığında ise HMK m. 58 hükmünde belirtildiği üzere davalar birbirinden bağımsızdır ve dava arkadaşlarından her biri, birbirinden bağımsız hareket eder.

Adi ortaklıkta genel kural olarak mecburi dava arkadaşlığı uygulanmaktadır. Doktrinde her durumda davanın tüm ortaklara karşı açılması gerektiğini savunan (mecburi dava arkadaşlığı) görüşle birlikte müteselsil sorumluluğa dayanarak davanın ortaklardan yalnızca birine veya birkaçına karşı açılabileceği ve ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu görüşü de mevcuttur. Bununla birlikte talebin konusunun ortakların elbirliği ile gerçekleştirebilecekleri bir edim olması durumunda mecburi dava arkadaşlığı, talebin konusunun bir veya birkaç ortak tarafından karşılanabileceği bir edim olması durumunda ise müteselsil sorumluluğa göre bir veya birkaç ortağa karşı dava açılması gerektiğini savunan görüş de mevcuttur. Yargıtay ise TBK’nın “Müteselsil borçluluk” üst başlıklı m. 163 hükmüne dayanarak para alacağında ihtiyari dava arkadaşlığı kuralını uygulamaktadır. Bu ikili ayrım yalnızca adi ortaklığa karşı olan davalara ilişkin olup, ortaklığın açacağı davaların elbirliğiyle mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından açılması gerekmektedir.

Adi ortaklık ortaklarından birinin ortaklığın fesih ve tasfiyesine yönelik açacağı davanın da tüm diğer ortaklara yönelmesi gerekmektedir. Bu durumda da diğer ortaklar açısından mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olacaktır.

Adi ortaklık ortaklarının zorunlu dava arkadaşlığına istisna olarak Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Tarhiyatın muhatabı” başlıklı 44/a maddesi hükmünce müteselsil sorumluluk ilkeleri uygulandığından tarhiyata karşı ortaklardan birisi vergi mahkemesinde tek başına dava açma hakkını haizdir.

Öte yandan belirtmek gerekir ki, adi ortaklık yöneticisi veya temsilcisi tarafından açılan veya aleyhe davada bu kimselere karşı açılmış davalarda da dava arkadaşlığı mevcuttur. Yönetici veya temsilci bu davalarda adi ortaklığı değil, adi ortaklık ortaklarının tamamını temsil etmektedirler.

Zorunlu dava arkadaşlığı durumuna rağmen duruşmaya gelmeyen veya yapılacak usul işlemlerine katılmayan ortağa karşı duruşmaya gelmiş olan ortakların yapmış oldukları usul işlemlerinin usulüne uygun olarak davet edildikleri halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği HMK m. 60 hükmünde belirtilmiştir.

E. Sonuç

Adi ortaklıklar, gerçek veya tüzel kişilerden oluşan fakat hukukumuzun kişilik tanımadığı, tüzel kişiliğe sahip olmayan ortaklıklardır. Bu nedenle medeni hukuktaki haklara sahip olamazlar; yani taraf ehliyetlerini haiz değildirler. Adi ortaklık faaliyeti sonucu ortaya çıkan haklar (veya borçlar) ortaklığa değil, ortaklığı oluşturan ortakların tümüne aittir. Bu nedenle adi ortaklıkta taraf ehliyetini ancak ortakların tümü, birlikte oluşturabilirler.

Taraf ehliyeti, hukukumuzda, dava şartı olarak düzenlenmiştir. Bir davada taraf olabilmek için taraf ehliyetinin bulunması gerekir. Ortaklardan biri veya birkaçı tarafından açılan veya ortaklardan birine veya birkaçına karşı açılan davalarda diğer ortakların da davaya teşkili gerekir. Diğer ortakların katılımıyla taraf ehliyeti tamamlanır; aksi halde dava usulden reddedilir.

Adi ortaklıkların açacakları veya aleyhlerine açılacak bir davayı ancak ortakların tümü açabilir veya dava ortakların tümüne karşı açılabilir. Buna karşılık, ortaklığın aleyhine davalarda, talebin konusunu para oluşturuyor ise müteselsil sorumluluk hükmünce dava ortaklardan birine veya birkaçına karşı açılabilir. Yani adi ortaklığın, ortaklık olarak dava ehliyeti bulunmamaktadır. Dava ehliyeti, medeni hukuktaki fiil ehliyetinin usul hukukundaki karşılığıdır. Fiil ehliyetini haiz olma hakkı hukukumuzda yalnızca gerçek ve tüzel kişiler için düzenlenmiştir. Bu nedenle tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklığın dava ehliyeti de bulunmamaktadır.

Adi ortaklık ortaklarının davaya birlikte katılmaları ve tek bir hüküm verilmesi zorunluluğu, zorunlu dava arkadaşlığı şeklinde tanımlanmaktadır. Doktrinde, ortaklar arasındaki müteselsil sorumluluğa dayanarak ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğunu/uygulanması gerektiğini savunan görüşler bulunsa da yargı sürecinde zorunlu dava arkadaşlığı kuralının uygulandığı görülmektedir. Bunun sebebi ortakların genel olarak ortaklığın hakları ve yükümlülükleri üzerinde elbirliği mülkiyeti kurmuş olmalarıdır. Ortakların müteselsilen sorumluluğu ve tamamı yerine bir ya da birkaç ortak tarafından karşılanabilecek borçlara karşılık ihtiyari dava arkadaşlığı kuralı uygulanmaktadır.

Taraf ve dava ehliyeti ile dava arkadaşlığı kurumunun adi ortaklıktaki istisnaları adi ortaklığa tüzel kişilik kazandırmaz.

Kaynakça

  • Öğütücü, Ömer Faruk, Adi Ortaklıkta İç İlişkiler, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
  • Peksöz Sürme, Vildan, Medeni Usul Hukuku Açısından Adi Ortaklık İlişkileri, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.
  • Yücel Bodur, Mehtap, İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Birlikte İşverenlik, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017.
  • Ercan, Meltem, Medeni Usul Hukukunda Maddi Hukuka İlişkin Savunma Vasıtaları, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011.
  • Çelik, Aytekin, “Anonim Şirketlerde Ayni Sermaye Taahhütlerinin Yerine Getirilmesine Yönelik İhtiyati Tedbirler”, GÜHFD., C. XV Sa. 3, 2011.
  • Alhan, Acem Süleyman – Çobanoğlu, Rıdvan, “Adi Ortaklık Sözleşmesi Tanımı ve Unsurları”, İstanbul Barosu Dergisi, C. 90 Sa. 2016/1, Ocak-Şubat 2016, s. 177.
  • Önel, Süleyman, Vergi Davalarında Dava Ehliyeti, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012.
  • Girgin, Ömer Ali, “Adi Ortaklığın Tüzel Kişiliğinin Bulunmamasının Arabuluculuk Bakımından Sonuçları”, Adalet Dergisi, C. 1 Sa. 64, 2020, s. 565.
  • Avcı, Büşra, Adi Ortaklıkta Ortaklar Arası İlişkiler, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eylül 2017.
  • Özbay, İbrahim, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Neler Getirdi?, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2013.
  • Atalı, Murat – Ermenek, İbrahim, Medeni Usul Hukuku, 1. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Mart 2019.
  • Ruhi, Ahmet Cemal, Sözleşmeler Hukuku, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Ağustos 2013.
  • Epözdemir, Rezan, Taraf Ehliyeti, 1. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, Ocak 2017.
  • Kaya, Mustafa İsmail – Tatlı, Burçak, Ticaret Hukuku – I, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Eylül 2019.
  • Kayıhan, Şaban, Şirketler Hukuku, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Ağustos 2019.

[zombify_post]


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

81

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.